Tarih

09 Oca 2024 - 17 Mar 2024
Bu etkinliğin tarihi geçmiş bulunuyor

Zaman

Tüm gün

Nuri Abaç / Acâibü’l Mahlûkāt

Nuri Abaç’ın Acâibü’l Mahlûkāt Sergisi Üzerine

 

     Nuri Abaç (1926-2008), temelini Anadolu tarihi katman çeşitliliği ve geleneklerine dayandırdığı sanat anlayışında, Hitit rölyeflerinden, mitolojiden, masallardan, Hacivat ve Karagöz tasvirlerinden, günlük yaşam görüntülerinden yararlanarak resimlerinde “gerçeküstücü” bir atmosfer yaratmıştır. 1944 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nin “Resim” bölümünde eğitimine Leopold Levy Atölyesi’nde başlamış ve daha sonra geçtiği “Mimarlık” bölümünden 1950’de mezun olmuştur.

      “Acâibü’l Mahlûkāt” adlı 2008 yılında aramızdan ayrılan sanatçımızın ilk kapsamlı sergisi, Akademi yıllarından başlayarak, 2000’li yıllara uzanan sanat yolculuğuna bir kesit sunmaktadır. 1961 yılında Ankara’ya yerleşen Abaç’ın yaşamında Başkent önemli bir yere sahiptir ve adeta tüm imgelerini yaşadığı coğrafyanın kültürel çeşitliliğinden beslenerek ortaya koymuştur. Onun resimlerinde yarattığı dünya her ne kadar “gerçeküstücü”, “fantastik”, “geleneksel” sıfatlarla anılsa da esasında resimlerinde daha fazlası mevcuttur. Gerçekle-düş, yaşamla-ölüm, şenlikle-hüzün iç içe geçmiş ve bu girift yapı kendine has, sanatçının karakterinde sessiz bir o kadar da derin bir dil, özgün bir bakış, kendine has bir acayiplikler teknesi yaratmıştır. Bu nedenle serginin adını sanatçının tüm resimlerindeki gizil dil üzerinden oluşturduk.

     Her baktığımız imge, bozulmuş uzuvlarıyla yükselen figürler/figürümsüler mimari bir yapı gibi anıtlaşmıştır. Serginin ismi de tüm bu figürlerden ilham alarak, Abaç’ın o sessiz karakterindeki düş dünyasını deşifre etmek için seçilmiştir. Hepimizin bildiği gibi “Aja’ib al-Makhluqat ve Ghara’ib al-Mawjudat” M.S. (ö.682/1283), Kazvin’de doğan Zakariya al- Kazvini’nin önemli bir kozmografi eseridir. Ayrıca, 1175 yılında Selçuklu sultanlarından Tuğrul Bey’e ithaf edilen Tûsî’nin eseri de bulunmaktadır. Özellikle bu eserde, tasvir edilen, göklerdeki acayiplikler, gökle yer arasında acayipler, arzın acayipleri, denizler, dağlar, kıymetli taşlar, kayalar; şehirler, mescitler, kiliseler, sinagoglar; ağaçlar, bitkiler, ilâçlar, kazılmış sûretler; insan; cinler; kuşlar, deniz ve kara hayvanlarıdır.

     Nuri Abaç, güncel hayat görüntülerini, Anadolu söylenceleri ve geleneksel sanat formlarımızla ilişkilendirmiştir. Onun eserlerinde derin bir edebi tasvir, metaforlarla şekillenen şenlikli bir başka dünya vardır.  “Nakış-resmi” anımsatan ve atıflar da bulunan,  “gerçeküstücü” biçemle karşımıza çıkmıştır. Resimlerin fonu ya uzam içinde hayali bir atmosfere ya da formasyonunun etkileriyle mimari yapılardan dekoratif ögelere dönüşen biçimlerle şekillenir. Bu doku, onun resim biçeminin özgün yapısıdır. Sadece mimari ögeler değil, doku arayışları özellikle sergide uzun zamandır görülmeyen, saklı kalmış, ilk defa sergilenecek olan Abaç’ın siyah-beyaz dönemi diyeceğimiz 34 adet eserinde de figürlerin grotesk yapısıyla kendini göstermektedir.

     Resimlerinin arka yüzeyinde mimarlık öğretimini anımsatan bir yapı inşa eden Abaç, söz konusu alt-yapının önüne, figür/çok figürlü ve istifleme eğilimli “mizahi bir durumu” sahneleme düşüncesini de göz ardı etmemiştir. Hiciv, onun eserlerinin vazgeçilmez saklı masallarının dilidir. Aynı zamanda hepimizin daha çok görmeye alıştığı veya bildiği geleneksel Orta Oyunu ve Karagöz’ün sunduğu görsellikler; erken dönemlerde kendi fiziksel özelliklerini yaratan figürler, sanki yontulmuş, derlenip-toparlanmıştır ve fiziksel özellikleri “normalleştim” diyen bir anlayışa sahip olmuştur. Özellikle 1990’lı yıllardan 2008’de boyadığı son tuvale kadar, onun insan tipleri, sıcak, sempatik, insanı gülümseten renk cümbüşleriyle bezenmiş olarak belleğimizde yerini almıştır. Nuri Abaç resmi her zaman toplumsal eleştiri içeren, ironik göndermelere yer vermektedir. Anadolu kültürünün efsanevi mitolojik yaratıklarını masalsı ve gerçeküstücü-fantastik bir biçemle resimledi; bu eserlerin ağırlığındaki sergi aynı zamanda geleneksel sanatlarımızın Karagöz’ün kişiliğinde ve biçim benzetmesinde tarihi ve güncel konuları, olayları ele aldı.

     Balıkçıları, simitçileri, pazaryerleri, meyhaneleri, düğünleri, çay bahçeleri, vapurları, tayyareleri gibi yurdun akla gelebilecek özgün tüm ayrıntıları üzerinde geniş bir konu yelpaze üzerinde yoğunlaştı. Geleneksel anlatım biçimlerinden, kültürel kalıntıların biçim ve dillerinden etkilendi. Tarihi olayların hüznünü, acayiplikler dünyasında birer imgeye dönüştürdüğü figürleriyle biçimledi; diyebiliriz ki Abaç bu tutumuyla yöresel kıyıdan, evrensel merkeze kendi dilinden duyumları bırakmıştır. Nuri Abaç, 2008 yılında Ankara’da aramızdan ayrıldı. Nuri Abaç Acâibü’l Mahlûkāt adlı sergi, oğlu Celal Abaç’ın koleksiyonu-arşivi, ayrıca Zeynep Özkan Özeren – Prof. Dr. Sinan Özeren, Utku Çakır Özer koleksiyon ve arşivinden sunulmaktadır; desteklerinden dolayı yürekten teşekkürler… Nuri Abaç Acâibü’l Mahlûkāt sergisinin, proje koordinatörlüğü ve yürütücülüğü Zihni Tümer tarafından gerçekleştirilmiştir.

     Bu sergi, yaşamına her daim sanatı alan, nefesi hep sanat olan Nuri Abaç’a, onun sanatçı kişiliğine, özgün biçemine, insani değerlerine, sanat dilindeki yöresel temalara, imgelere, Anadolu topraklarına tanıklık eden kadim uygarlıklara karşı ilgisine, bir arkeolojik kazı, bir saygı duruşudur. “Yaşam kısa, sanat uzun” ve Nuri Abaç her daim bizimle…

The event is finished.

Prokon-Ekon Grup Portali